**
Su Gösteri Sanatları Sahnesi’ndeyiz.
Mask-Kara Tiyatrosu yine, yeni bir şeylerin peşinde.
Önce sözlü, ardından dijital olarak ‘Ofis Boy’ adlı oyunun gala gösterimine davet edildim.
Yazar ve yönetmen kadın, bizim mahalleden tesisat ustası Şenay.
Genel Sanat Yönetmeni kadın, evi kiraladığımız emlakçı Nurhan.
Oyunculardan biri üst komşu. Bizim ‘öf pöf’ Damla. Çağrı merkezinde çalışıyor. Lanet olasıca pandemi belası yüzünden online çalışıyorlar. Bıdır bıdır sabahtan akşama kadar. Kimin ne derdi varsa bizim evin içinde.
İki kalas bir heves diyerek bu işlere girişmişler. Gitmeye niyetlendim, ‘Ne yapmışlar acaba!’ diye. Sırf merak duygusuyla.
Neyse. Bi’ gittim. Naassııl kalabalık.
Mahallenin muhtarı, bakkalı, berberi, fırıncısı, manavı, kasabı, delisi, göçmeni, kim varsa orada.
Sonunda girdik mekana. Herkes tanıdık tabii. Kakara kikiri derken Şenay usta çıktı.
Diğer mahallelerede haber vermişler. Gelenler varmış. “Bi’ 10 dakka onları bekleyeceğiz” dedi.
Ee iyi dedik. Ne diyelim.
Ve o an geldi. Herkes nasıl bi’ ciddi. Sanki Shakespeare’s Globe’da tragedya izliyoruz.
Sahneye koymuşlar üç masa. Hani güya ofis havası verilmiş. Sağa sola da kol, bacak, sakatat.
Ha bu arada; olay ‘interneyşınıl’ bir şirkette geçiyor.
İki dedikoducu tip var. Bir de bizim üst komşunun canlandırdığı yönetici asistanı. Bi de ona şirket tarafından gönderilen robotumsu bir ofis boy.
Tabii olay, zamansız bir zamanda gelişiyor. Yani senin, benim göremeyeceğimiz tarihlerde. Senlik, benlik bi’ şey yok yani.
Teknoloji almış başını gitmiş. İnsanlara, hafıza kartı takılabilir teknolojiye ulaşılmış. Vücudun tüm parçalarının işlevini yitirdiğinde, yerine yenisinin takılabileceği o zaman ötesi çağa falan geçilmiş.
Hani Netflix’te ‘Black Mirror’ dizisi var ya! Bildin sen onu. Tam o kafa.
Ben beğendim. Bilim kurgu severim ben.
Bu yeni nesil bi cümle var. ‘Distopya’. Türkçesi ‘Felaket Tellalı’.
Alttan alta diyor ki:
“Eyyy insan oğlu! Aklını başına al! Kontrolsüz güç, güç değildir. Düşünmeden, taşınmadan, sonuçlarından emin olmadığın hiç bir şeye öyle hemen kucak açma” diyor.
Ayrıca hikaye, sen ben, kendi aramızda konuşur gibi değil de, gündelik dilin biraz dışında tuhaf bir anlatım dilini kullanıyor. Hikayenin çarpıcılığını arttırmak adına değişik değişik işler yani. Ona da ‘absürd’ diyorlar.
Hani mahalle işi diye ‘tu ka ka’ etmenin alemi yok. Sahnede işini, çok iyi yapan dört kişilik bir oyuncu ekibi var. Damla Benuğur’un Batuhan Yiğit Atagül ile eş zamanlı fiziki uyumu mu desem, Devran Özlem Ünsal’ın Yiğit Gürsoy ile yaşadığı çatışma mı. Nakış gibi çalışılmış oyunculuklar.
Sonradan öğrendim. Biri fast-food, biri giyim biri de sinema gişesinde çalışıyormuş. İşin garibi (!) hepsi de, dünya devi zincir şirketler grubunun bir parçasında. Acaba yaptıkları rol değil de ya gerçekse. Aman allahım! Korku filmi gibi.
Bütün mahalleli ayakta alkış kıyamet. Tebrikler, öpücükler havada uçuştu. Abartmıyorum ama ya!
Aslında ‘gala’ niyetiyle başladığımızı ama hemen sonrasında altın gününe geldiğimizi sonradan fark ettik. Dışarı çıkınca sokak ortasına konulmuş uzun bir masa. Kimi evinden dolma getirmiş. Kimi taze fasulyesini. Kekini, böreğini, kanepesini (ne alakaysa!) kapmış gelmiş. Bakkal soğuk içeçekleri, Tekel de ….lü içeçeklerini. Tam bir mahalle dayanışması.
Harbiden güzeldi. Şenay ustanın daha önce tesisat işlerine tanık olmuştum. İşinde iyi. Montaj işleri on numara. Temiz çalışıyor. Öyle kimsenin aklına gelmeyecek pratik çözümlerle, herkesin aradığı bir isim. Güler yüzlü de. Bir de emlakçı Nurhan’ın, kocası kuaför Nazif’in de yer aldığı ‘Acil Yetiş Ustam Derneği’ tarafından düzenlenen ‘Var mısın Usta!’ yarışmasında derece almış. Oyunun bitiminde ödül verdiler. Ödül mü ne? Tabii ki bir ‘İngiliz anahtarı’.
Velhasıl. Öyle dudak mudak büküp, ‘Amaaannn’ diyerek gitmemezlik yapmayın.
Gidin efendi efendi izleyin. Size ‘gülün!’ dedikleri yerde gülün. ‘Alkışlayın!’ dedikleri yerde alkışlayın.
Şaka! Şaka! Yok öyle bir şey. Eğlencesi garantili.
Nerde mi? Vezir Çeşmesi Sokak No:3/A Aksaray, Fatih, İstanbul
Yaz Google’a ‘Su Gösteri Sanatları Sahnesi’ diye. Çıkıyor zaten.
Tarihleri mi? ‘Mask-Kara Tiyatrosu’nun sosyal medya hesaplarından takip ediverin.
Bu hikayelemede adı geçen karakterler, gerçek hayatta varlar. Ve hepsi de aramızda dolaşıyorlar.
Şuraya mutlu, gururlu ve alkışı sonuna kadar hak eden bir ekip künyesi bırakıyorum:
Yazan- Yöneten: Şenay Tanrıvermiş
Süpervizör: Nazif Uslu
Yönetmen Yardımcısı: Eylül Başoğlu
Tasarım Dramaturji: Ferdi Çetin
Dekor, Kostüm Tasarım: İrem Dilaver
Müzik: Ahmet Can Karaaslan
Işık Tasarım: İsmail Oğuz
Işık Uygulama: Çağdaş Koldaş
Afiş Tasarım: Nazlı Cengiz
Afiş Düzenleme Damla Nur Kınık
Genel Sanat Yönetmeni: Nurhan Uslu
Oyuncular:
Damla Benuğur
Devran Özlem Ünsal
Yiğit Gürsoy
Batuhan Yiğit Atagül
**