• DOLAR
  • EURO
  • ALTIN
  • BIST
Ceren Olpak
Ceren  Olpak
c@tg.com
“DELİ’ PAŞA AHMEDVEFİK” ÜZERİNE TARIK GÜNERSEL İLE
  • 0
  • 16 Ocak 2020 Perşembe
  • 1 Star2 Stars3 Stars4 Stars5 Stars
  • +
  • -

“ADALET  Seyirci tarafındaki hayalî kitaplıktan etkilenir; 

‘bize’ bakarken kitap adları mırıldanır:

A  ‘İmparatorlukların Yükseliş ve Çöküşleri’

     ‘Tarih-i Osmanî’

            Yükseltiye çıkar.

A  ‘TechnologyTowardsTheTwentieth Century’”  

 

“ ‘Deli’ Paşa AhmedVefik” Tarık Günersel’in yeni piyesi. Günersel oyun ya da metin yerine piyes demeyi önerir. Ne zaman bir piyesin içinde tarihi bir olay/kişi ile karşılaşsam, ilk endişem izleyicinin geçmiş zaman kipini, temsil zamanının “şimdi”si ile karıştırabileceğidir. Fakat bu söyleşiyi gerçekleştirmek için piyesi anımsamak adına tekrar okuduğumda, bunu izleyici yerine benim yaptığımın ayrımına varıyorum. Öyle sanıyorum ki bu tiyatronun içinde ‘eğiticilik’ ilkesini barındırmasından kaynaklanıyor. AhmedVefik Paşa’yı tanımak için biraz acaleci davranmışım! Oysa tiyatro aynı ölçüde ‘eğlendiricilik’ ilkesini de barındırır! Biraz önce alıntılanan bölüm, temsil zamanın ‘şimdi’sine dair bir gönderge. Hem de bu gönderge Tarık Günersel’in gerek piyeslerinde gerekse şiirlerinde eğlencesini insan usuna bu yalınlıkla yönebilen üslubundan alıyor!

 

C.O. : Tarık Bey, bize piyesin ortaya çıkışından söz eder misiniz?

T.G. : 2011’de Tamer Levent AhmedVefik Paşa odaklı tek kişilik bir piyes yazmamı önerdi. İlgiyle gündeme aldım, ama daha önce verilmiş sözlerim vardı, zaman geçivermiş. Altı ay kadar önce bir temsilde rastlaştık; konuya tekrar değindik. Ancak bu yıl –eşim Füsun’un da desteğiyle- bu zor konuda yoğunlaşabildim. Bu sayede 19. Yüzyıla daha kapsamlı bakabildim. Türkiye’deki siyasal süreçler o döneme daha verimli yaklaşmama yol açtı. Tamer Levent ile telefonda kısa ve yoğun bir iletişimimiz oldu; üç kişili oluşunu olumladı. Durumda yoğunlaşmanın öneminde de görüş birliğimiz vardı.

C.O. : Ve Tamer Levent’e ithaf ettiniz.

T.G. : Çünkü önerisi olmasaydı bu piyes olmazdı; yurttaşı, Dünyadaşı olmaktan kıvanç duyduğum bir usta, ayrıca. AhmedVefik ile ilgili kaynakların çoğunu edinip taradım. Plan yaparken tek aktör için başladım ama röportaja gelen genç bir kadın ile AVP’nin çırağı Hikmet’i eklemeyi daha olanaklı buldum. Adalet Hanım 30 civarında bir doğacı cumhuriyetçi; o yaşlardaki Hikmet ise Paşa hakkında biyografik piyes yazıyor; röportaja gelen için anılar canlandırıyorlar.

C.O. : Biliyorsunuz, Tiyatro Gazetesi’nin “ Tiyatro ve Biz” köşesinde Tamer Levent; “Sanata Evet” in “neden”lerini ve “nasıl” larını  çok uzun bir süredir anlatıyor. Peki, ben size “Sanata Evet” i anımsatsam, ne söylemek istersiniz?

T.G. : Bir de “tabiî” eklerim 🙂

C.O. :Yeniden “ ‘Deli’ Paşa AhmedVefik” piyesinize dönelim. Ahmet Vefik Paşa, onunla röportaj yapmak için gelen Adalet ve AhmedVefik Paşa’nın asistanı Hikmet’ten oluşan üç kişilik bir piyes. Tarih 1 Nisan 1891. Yani, AhmedVefik Paşa’nın vefatından bir gün öncesi…

T.G.:Bazı kaynaklarda 1 Nisan deniyor. Piyesimiz bakımından fark etmez, çünkü tarih bu netlikte söylenmiyor.

C.O.: Ve AhmedVefik Paşa’nın yaşamına dönüş anlarımızda diğer rolleri sırtlanan (Hikmet 17), (Adalet, 1), (AhmedVefik Paşa, 1) yine aynı oyuncular. Ve yine aynı yalınlık, dekorda da – Rumeli Hisarı’nda yalı konağında boş bir köşe- olduğu gibi… Ben biraz bu yalınlık üzerine konuşmak isterim… “-mış gibi” yi izleyicinin usuna yönelerek oluşturmak… Burada şairliğinizin etkisinin olduğu kanısındayım, doğru mu?

T.G. :  Yalın yoğunluk çocukluğumdan beri ilgimi çekmiştir. Yaşarken de yazarken de. Şiir disiplini tiyatroda da yalınlığa yöneltiyor.  ‘Rumelihisarı’nda bir yalı’ sözünü görsele taşımak gerekmez, çünkü seyirci olarak izlerken adım adım bu bilgileri alacağımız için hayal gücümüzü devreye sokabiliriz. Bir oyun zihinde ne kadar çok ve verimli işleme yol açarsa o kadar hareketli sayılır; hareket ile tempo gibi kavramlar sahnede gürültüye yol açmamalı.

C.O. :Kesinlikle sizinle aynı düşüncedeyim. Ve bunu öyle ustalıkla yapıyorsunuz ki… Peki, hazır şairlik demişken, piyesin artık sonlarında:

“ (…)Tut ki çekildi bu sülale;

     dirildi Meclis, milletle:

     Cumhuriyet. 

     Değerlidir amaç, niyet: 

     Kendini yönetsin millet. 

     Sihirli değnek yoktur, aman;  

     sinirli değnek çıkabilir her an.

     Kendimden bilirim.”

 

Dün, bugün, buhran, azim, umut, özen ve uyarının iç içe geçtiği dinamik bir piyes.

T.G. : “Öğleden sonra üçte” başlıyor, kesintisiz akarak ikindi sularında bitiyor. Sanımca 75 dakika sürer. Turneye elverişli bir… komedi –hiciv ile sevgili bir saygının beslendiği bir ‘komedram.’ Öte yandan, bir kamu tiyatrosunda –örnekse İstanbul BB Şehir Tiyatroları ya da Devlet Tiyatroları’nda- oynandığında dekor önerdiğim azlıkta olmayabilir; erguvanlı bahçe kısmen gösterilebilir son sahnede. Hem yalın hem de geleneksel tiyatroya daha alışkın seyirci için daha çekici bir görsel sunum olabilir. Temelde, üç iyi oyuncu ile bir koltuk yeterli. Tiyatro insan ilişkileri demek.

C.O.: Peki, bu piyesin -gerçi çok yeni olduğunu biliyorum ama- sahneleme çalışmasına başlandı mı? Ya da böyle bir projeniz var mı?

T.G.:  Top benden çıktı 🙂

C.O : Tamer Levent’in DT’dekiShylock yorumu öyle yer etmiş ki hafızama, bu piyesi okurken de onun bu roldeki yorumunun ritmiyle okuduğumu farkettim… Belki Tamer Levent yorumlar AhmedVefik’i, ne güzel olur, öyle değil mi?

T.O.: Harika olur. Yoğun bir programı var. Umarız dünya prömiyerinde Tamer Levent rol alır.

C.O.:  ‘Piyes’ terimini yeğleyişinizi yeni okurlarınız için açıklar mısınız?

T.G.:  Tiyatroda piyes, operada libretto, sinemada senaryo. Her piyes metindir ama her metin piyes değildir. Piyesten hareketle hazırlanan oyun metni sahnede oyuna varır; her oynanışa oyun yerine temsil ya da gösterim dense daha iyi olur, kanımca.

C.O. : Samimiyetinize güvenip biraz özelleştireyim… Aslında doktora tezimde paylaşmak isteyip de, teslimde bulunduğum için orada yer veremediğim şiirinizi burada paylaşmak ve bu satırlara teşekkür etmek istiyorum, ‘erdem’ üzerine okuduğum ciltlerce kitabın bir süzülümü:

 

“Kimlik 

İnsanım.

Başka canlılarla birlikte bir canım.

Doğanın parçasıyım.

Emek ve dayanışmadan yanayım.

Haksızlık ve şiddete karşıyım.

İnsan olarak haklarım,

Dünya Barışı için ödevlerim var.

Katkılar katkılara yol açsın.”

 

Benim aklıma gelmeyen, sizin eklemek istediğiniz bir şey var mı?

T.G. : Bu yalın şiirsel metin dünya görüşümün özü. Şimdilik 32 dile çevrildi.

Tarık Günersel’e bize vakit ayırdığı için çok teşekkürler!Söyleşinin sonunda, okura hatırlatmada bulunmak isterim: 2018 Tekin Sönmez Dil ve Edebiyat Ödülleri’nde “Dil, Sahne Sanatları Ödülü” kategorisindeki ödül “Edebiyat, tiyatro ve opera alanlarındaki verimleri nedeniyle” Tarık Günersel’e sunulmuştur. Günersel’in yeni yapıtı İzdüşümlerKırmızı Kedi yayınları arasında çıktı: Hammurabi, ilk tektanrıcı firavun, Kore Kralı Seyong ve Anna Frank süzülümü gibi şiirsel tarih öykülerinin arasında ‘Neron ile Agrippina’ile ‘Zırhlı Kurt’(IV. Mehmed) trajedilerinin destansı yankıları da var.İktidar Beşlemesi adlı kitapta piyeslerinden beşini okuyabilirsiniz (Bencekitap.) Selman Ada’nın geçen yıl bestelediği beşinci operası ‘Palto’Gogol’ün öyküsünden hareketle yine Günersel’in kaleminden. Şairin özdeyişleri ise dünya bilgeliğinden yaptığı seçki ile ‘Oluşmak’(Pan yayını) adlı kitapta. Ayrıcakendisi hakkında daha fazla bilgi edinmek isterseniz : www.tarikgunersel.com. Web site adresini ziyaret edebilirsiniz.  Bu tür yapıtları bağlamında, böyle bir ödül sizce de yerinde, öyle değil mi?

 

Sosyal Medyada Paylaşın:
Etiketler:
Tarık Günersel

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

Sponsorlu Bağlantılar
reklam
  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
Antika Alanlar
Antika Alanlar
Antika Alanlar
ikinci el saat
chicken slaughterhouse
poultry slaughterhouse
turkey slaughterhouse
poultry equipment
köpek kıyafetleri
antika alanlar
rfid depo
barf mama